18 Aralık 2009 Cuma

gıı 2009 da nelee olmuşş gııı :)



Bizim mahallede Allah rahmet eylesin Nazlı teyzeyle hanife teyze iki kumaydı,onlar birbirleriyle pek haşır neşir olmasada kapıları karşılıklıydı ama biz ikisinide pek severdik.Emin amca ikisini bizden daha çok severdi.. bi gün hanifede olur,ertesi nazlının. hakkatten adı gibi nazlı olan hatununun gönülünü alırdı..hasılı diyeceğim 2009 da neler yaşadık diye şöyle bi düşündüm buna birazda onların şivelerini kattım,hafif benden,biraz cinden ortaya bi karışık çıktı..bakalım nasııll olacakmış görelim :)


eveeett..ergenekon,gecekon :) geçen seneden devrettü..dağ dayısı, davşan emmisi olmuş silahlar mermiler her bi yerden çıkıveedi..denizin dibi,gayanın govuğu dimeden hazineler akıvedi..hapsaneye giren çıkan askerin haddı hesabı yohudu..gine devam edee mi bilmiyokk...


- mahallemizin mıhdarı dünya ekonomik forumu doplantısında bi siniilendi depesinin dası fırlayıvedi israilin gocca adamına oşşşşttt der gibi, biz annamadık bi an sonna çözüdük 'one minute' dedi..one gıı diye bakagaldık meğerisem sus bakem, gapa çeneni, bi dakka demiş, bağırmış,çağırmış,oradakı ecnebileri tırsıtıvemiş..sonaaa dünyanın enn garizmetik herifi seçilivemiş ya :) hele bizim herifler pek gözde oluyo, yabancı avratlar bizim sinirli adamlarımızı seçiveriyo,bizimkilerinde ağzıları bi garış hava,zengin olcam mahanasıyla gaçıveriyollar..gı bu avratların heç akılları yooogg yaa..deli gız bizim herifler varılırmı şunlara gıı..


-gazzede bi sürü insan hayatını gaybettü :( çoluk çocuk dimeden katlettiler valla ben de herkez de çok üzüldü..ağıtlar yakıldı,türküler söylendi..nihayet bu son buldu..ama hep benim gafamı garıştırdı..hani biz filistinede,gazzeyede şu tusunaminin olduğu uzzaak bi memleket varıdı ya..ha oralara,afganistana neyim hep yardım eddük..eddük etmeye dee.....onlar türkiye bize yardım etsin dediğinde hep yanlarında olduk,sesimizi dünyalara duyurduk, yırttıkda gendimizi...bizim onlarca evlatlarımız şehid olurken terör olaylarını en depede yaşakeeennn bu bizim gardaşlarımız dediğimiz insanlar yağmasalarda gürlerler diye bekledük duudukk..onlardan heç bi ses çıkmadu..dimediler onlar da bizim gardaşlarımız,pokekeye,zulumlere son verin garii dimediler yanarım yanarım gül gibi baharında olan,taze bebelerimizi toprağa verişlerimize yanarım..


-gazanfer özcan abimizi gaybettük..o denizdeki inci denelerinden biriydi..Allah rahmet eylesün..içimden bişi gayıp gitti sanki..halen sanki bağaa yaşıyomuş gibi geliyo :(


-mahallemizin trenü angaradan esküşehüre ilk seferini yapdu..gerçek ben pek beğendüm gıı nası hızlı gidiyo. bindihh bile valla..gı bi lüks ki,film bile oynaddılaa.nası oraya vaaduk,nasu geliveduk anlamadum valla..gız,davsiye ediverem gidin binmedüysenüs binin,essah çooh seveceniizz :) benden dimesü..ha bi ara raydan çıkıvedi ama o bizüm ayularun hatasu ..hız yapacam diye durduramamış trenü.hatasunu annadu da,bidaa olmadu Allah gorusun,dahdalara vuruverun..


-muhsin yazıcıoğluyla beraberünde 5 gencecük gardeşümüzü gaybettük,günlerce adamları aradulaa,daradulaa,bi dürlü bulamadılaa..nası bulamadılaa ben hala annamış değilim..mahveddü adamın vefat haberü..mahallemin her bi göşesinin ciğerü yandu dutuştu..teknoloji o sıra devre dışı galuvedüü nası galdıysa..gaybımız çok acu oldu,halende içim yanıveruu..dertemüz efendü bi adamıdıı..Allah rahmet eylesün..mekanı cennet ossun inşallah..


-trt de,gürtce yayun yapulmaya başlandu..ben lazcayu,çerkezceyu da,yayın hayatuna aluverurlar sandıydım yooohh, ııgıııhhh illede gürtçe dedüler,sonaa tv ganalını da açacaz dedile ya habarım yohh girdimi yayına bilmiyoğ..lazummuydu diye soracağ olusanus..cevap viremem..


-gııı hadise bacumuz erozyonda 4.oluvedu yaa :) waaa bi sevünduk bi sevundukk sormayınn..gıyamet goptu gıı..hadise bi olay yaraddu..bizim herufler gazatayı açıncak her gun bu garıyı görmekten bıkmadular..nasuki garu 4.oluvedu yerden yere vuruveduler, ha o ara bizim mahallanın avratları bu duruma pek sevündü. :) erozyon senun neyineydi gızıııımmm git belçukamuydu alçukamuydu neyidi neye gelin buralara..bizimkilee senin haşadını çıkarıverirleee bilmen mi..git gızım durmaa buralarda gayrı,adını çıkaruverurlar,valla seni kimsecuklar almaz haa biz diyekde naparsan yap sağa galmış o gısmı..


-gııı ubuma gedüü ya ıstanbula,gonstantunapulasmı ne diyoladı bizim memlekete adam geldu,camileru,neyum dolaşıvedi,bizim mıhtar onu heç yalınız bırahmadu :) e adam ecnebu dilde bilmez..ya gaybolaydu noluduu gıı..ama arabalar neyim yolda galdı,şuikasten neyim yapalar diye mıhtar ıstanbulun yollarını kapatıvedi..gazasuz belasus adamı yolladuhta şükür,arkamuzdan iyi bi laf edivedi..acep başka ni dedu bilmiyoğh..


-gı araba deyunca,anam bu gadarda zam olumu gıı,benzun fiyatu,altun fiyatu gibi aldu başunu gidivedu..sonaa altun gendini bişi sanmamı,anam gonunun,gomşunun düğününe,sünnetine gidemez olduk ya..waa orta yerimizden catladukk gıı..bu gadar olumuu anam,gümüş dakmaya garar verduk cemi cümle :)


-orman yangunlaru arazı gapacaz diye devam edivedi,elleri gırılsın o göpeklerin emii,yaş ağaç yakılımı gıı,canlı canlı,diri diri yanıvediler.yakan geberüp gidemedü,canları çıkasıcalar..


-bizim angaranın sincanı değulde,çinin sincan semtunde uygur türklerini gatlettiler..ee ne diyim yapanlar çeksin cezalarınu öbür dünyada inşallah..


-gıııı anaaammm cuğaraya mıhtar bi yasak getüdüüü..waaa bizi ikinci zınıf adam edivedi ya..anam bütün gaveler,gafeler isyan edüvedü..ha ben bile dışaruda cuğara içmekden nefret ediveriyom..sağa ne mıhtar yaa..içene ne garışın,tamam gapat gapat da,özel bölmelerde için deseydun ya,soğukda cuğara içilmiyo gıı..sinir ettu mıhtar bizim köyü..bu yasağa sıra gelene gadar,para gaçuran adamları govala,onlara yasak getuu gıı..sağamı galdııı heee..bu yasağh delünü unutma biz türk milletüyüz..her bi şeye cinliğimiz yetiverüü diyim sağa.. :)


-detepe dinen şey,son sıralaa çok azmuştu, bunlarun barmakları havada sallanu verükkeeenn,ayuları gerüllamı gorillamı diye adlandılııken,ha bu.............lerun o aşusuz göpekleru,bizim gencecük bebelerimuzun canlarına gıydılar,o bebelerun ne hayalleri vardu,o analar ne zorluklarla bu bebeleru büyüddüler,peygamber ocağına gönderdüler bilinmi sen hıııııı...bilinmi evlat acısı ömür boyu çıkmaz adamın içinden..gahrolasıcalar,bi tükenmedü bunların soyları sopları guruyasıcalar..bitmedimi daha bu gan davası gibi..ulan vuranda türk,ölende...tc. gimliği daşıyon sen..ne bölücülüğü yapan..sana kim ne diyoda dağda bitlenip kokup kokup,ortalığı da gana buluyonus,e beyinsizler uyanun..üç guruş para uğruna,insan öldürmeyin beyünsüzlee...adam oluverin garii...yeter bu gatliamlar..sonaa bunların gapularına mühür vuruluvedi mahkeme başkanu ve ekibü yani adalet ilkkez yerini buluvedii..ama bunlaa meğerisem ta evvelden tedbirlerini almışlaa da bizim habarımız yohumuş..gine bi gapı buluvediler..artık ölüm olmasın yeter..gafanızı okumaya,adam olmaya verün gıı..adam öldürmek günahların en büyüğü bilinde gıymayın birbirinize..insanız hepimiz gıı,hiç acımanız yohmu..


-gı domuzun guşun gribi gırdı geçirdi ortalığı gıı..anam nerden gelivedi,nasıl oluvedi annamadıhki ...aşu vurunun dedülee,ağzunuzu gapatun dedülee..yooohh ginede bu firüsü atlatamıh..anam herşeyden gorkar olduk gıı..yimedimiz domuzun gribini çekiveriyos ya..ne illetler geldi buluvedi bizi..moda oluu gibi bütün hayvanatlarun gribi çıktı,..Allah sonumuzu hayretsin..anam elimizi neyimizi yıkayıverek,temiz olak acık..esnaflar imalatcılar neyimde adam gibi üretivesin gıdaları bah onlar yüzündende ganseri yenemedük bi dürlü..Allahım sen hepimizi goru ya rabbim..


-münevver gızın gatili oğlan aylarca polislerle govalamaca oynadı ya..sonaa yakalanıvedii yooo duu gı gafa garıştı gendi geldi deslim olduydu hemi..babası denen o herifde içeri dıhıldı..annadıkki zengin ve şımarık bebe yetişdirmeyecen,şımarırsa evladın ipin ucunu göremen işte böyle..Allah rahmet eylesin,anasına babasına sabır dilerim ne diyim bacım :(


-memurla,emekliyi mıhtar unutuvedii..% 2.5 zam verivedi daha yenice..gı bunlar gafayı yedi gııı bu paraynan gendilerine tufalet kağıdı alıvesinler..nası geçinecek bu insanlar hiç düşünmüyolar anam bacım..gendilerinin duzu guru,suyu guru annamazlar tabii..Allah bildiği gibi yapsun bacuuummm ...sonumuz hayrolsun inşallah..belki bi gün düşünen oludaa rahatlayıveririz acucuk..


-gıı deniz bacı hapisden çıktı..göz aydına herkezler goştu biz gidemedük malesef,işimiz çıkdu,ama gokaine,içkiye töbe etmiş duyduk.iyi olmuş tabii..adam ol gızım parayı hayırlı gullan..çarçur edipde heba ediveme gendini,milletede böyle kötü örnek olma gızım..yazık günah..


-gıı bu sene ünlü avratlar evlenme derdine düşdü..çağlanın oğlu oldu,gülbenin ikizleri olduu,rehanın ikizleri oldu. gı bunlar evlenip namusa bürününce bide bebe doğurunca tv de sıraynan moda olmuş gibi bebe prooramları yapmaya başladılaa yaa..hayırlı bebeleriniz ossun anam..darısı olmayanlara inşallah...


-haa evlenme deyince anaaamm memleket de ne garılar herifler bekar galmış gıı,ne evlenme merakımız varımış..7 sinden 70 ine teveye çıkıveriyolar ya..bütün ganallarda evlenme prooramları reyting rekoları gırıveriyo ya..bizim gomşunun gızına da habar salladıh,imecek para doplayıp gönderiverecek esranın prooramına :) gı evlensin gıı yazık,sevaba giriverek :)

-gıı bide açuldukki sormayın ,bi saçulduk,açan açana..ayırın bacaklarını kalmasın bişey açın bacım,heryerimiz çıplak galsın gıı,bunuda siz yaparsanız,gerisini düşünemiyoz artık..


yaa..işte aklıma geliveren bunlar bacım...yeni yılımız hayırlı uğurlu ossun inşallah..


ben ne beklerim...başta sağlık olsun, arkası huzur..çok basitinden bu hediyeler Allah'dan geliversin bizlere..gan olmasın,savaş olmasın,derör neyim olmasın gıı..hadi anam yeter bu kadar..eyyaşşamlaaar

12 Aralık 2009 Cumartesi

Bülbülüm'ün Hediyesi..


Tamamen hisler,duygular ve paylaşımlarla alakalı sanırım..Ben kendi adıma söyleyebilirimki birbirimizi görmeden sevebilmek ve arkadaş kalabilmek,üstelik yardımlaşabilmek tarifi imkansız çok hoş bir duygu..
İşte böyle bir duygu paylaşımı ile birlikte benim blog arkadaşım :) sevgili bülbülümün hediyesini kendisinin affına sığınarak biraz geç kalmış da olsam seve seve sizlerle paylaşmak istiyorum..kendisine çok teşekkür ediyor,sevgilerimi bırakıyorum..Aslında aklımda hep bir soru işareti ve tahmini bir cevabı da olsa bunları sizinde benimle birlikte paylaşmanızı ve düşüncelerinizi öğrenmeyi çok isterim..Blogculuk sizlere neler kattı..ne zaman ve nasıl başladınız..ve nerelere geldiniz ..blog dostluğu ve arkadaşlığı sizlerde neleri düşündürüyor bunları açıkcası hep merak ediyorum..benim cevaplarım belli.. :) harika bir duygu..ama sizlerin duyguları da benim için çok önemli..
Canım bülbülüm...hediyeni tüm içtenliğimle kabul ediyor,yüreğinin güzelliğini yansıttığın http://bulbulunyeri.blogspot.com/ blogunu, varlığı ile mutlu ettiğin için bir kez daha sana sevgilerimi yolluyorum..

ben de..bu maneviyatı güzel olan hediyemi bütün blogcu ve blogspotcu arkadaşlarımla paylaşmaktan  onur duyarım..hepinize hediyemdir kabul buyurursanız..

8 Aralık 2009 Salı

.....








çok şey söylemek istiyorum...çok şeyyy....hepimiz lanetler okuyup,beddualar ediyoruz....izledikçe gözlerimin yaşı dinmiyor..annem,yiğenim,babam,dayım,komşum..hepimizin yüreği çok acıyor...şehitler, sanmayınki ölüdür...zira onlar diridirler..
bu vatan....açılımlarınızla toparlanmayacak ama asla bölünmeyecektir..
bu vatana barışcıl çözümler getirdiğinizi zannetsenizde,bu hiç bir şekilde sonuç getirmeyecek ama kahpelere verilmeyecektir..
bu vatanda gözü olan ülkeler,piyonlarını dağlarda kokmuş bir biçimde besleyip,salıversede köpeklerini ve kendilerini gizleyip saklasalarda,mahşere kadar kimseye teslim edilmeyecektir..
bu vatan TÜRKİYE'DİR VE TÜRKLERİNDİR...Tüm dünya bilsinki, tertemiz yüreklerin ellerinden alınıp,soyu belirsiz olanlara bırakılmayacaktır..
ŞEHİTLERİMİZE ALLAH'DAN RAHMET,ANNE VE BABALARINA,KARDEŞLERİNE SABIRLAR DİLİYORUM..



6 Aralık 2009 Pazar

Nalıncı..



Sultan Murad Han o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:



-Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?


-Akşam garip bir rüya gördüm.


-Hayırdır inşallah?..


-Hayır mı şer mi öğreneceğiz.


-Nasıl yani?


-Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.


Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki padişah hala gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o


sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar. Sorarlar:


-Kimdir bu?


Ahali:


-Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın meyhusun biri işte!..


-Nerden biliyorsunuz?


-Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz.


Bir başkası tafsilata girer:


-Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkardır. Azaplar Çarşısı’nda çalışır. Nalının hasını yapar… Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli kadın varsa takar peşine..


Hele yaşlının biri çok öfkelidir:


-İsterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş mu?..


Hasılı, mahalleli döner ardını gider. Bizim tedbil-i kıyafet mollalar kalırlar mı ortada!.. Tam vezir de toparlanıyordur ki padişah yolunu keser:


-Nereye?


-Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.


-Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem… Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebaamızdır. Defini tamamlamak gerek.


-İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar kurtuluruz vebalden.


-Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.


-Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?


-Mollalığa devam… Naaşı kaldırmalıyız en azından.


-Aman efendim, nasıl kaldırırız?


-Basbayağı kaldırırız işte.


-Yapmayın etmeyin sultanım, bunun yıkanması paklanması var. Tekfini, telkini…


-Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasılhane bulmalıyız.


-Şurada bir mahalle mescidi var ama…


-Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?


-Ne bileyim, Ayasofya’dan, Süleymaniye’den, en azından Fatih Camii’nden…


-Ayasofya ile Süleymaniye’de devlet erkanı çoktur. Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii’ni iyi dedin. Hadi yüklenelim…


Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola koşturur, kefen tabut bulur.


Padişah bakır kazanları vurur ocağa… Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki, naaş ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur aydınlanır alnında. Yüzü sakilere benzemez. Hem manalı bir tebessüm okunur dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama, vezirin de keza… Meçhul nalıncıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine hayli vardır daha… Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.


-Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba…


-Nasıl yani?..


-Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?..


-Doğru, öyle ya, neyse… Sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim.


Vezir cüzüne, tesbihine döner, padişah garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.


-Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun.


Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar… Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki. Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından…


-Biliyor musun oğlum? Bizim efendi bir alemdi, vesselam… Akşamlara kadar nalın yapar… Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin; elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!..


-Niye?


-Ümmet-i Muhammed içmesin diye…


-Hayret…


-Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi.


-Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi. Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek… O


çeker gider, ben menkıbeler anlatırdım onlara… Mızraklı ilmihal. Huccet-i İslam okurdum…


-Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki…


-Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe’yi görmeli…


-Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?


-İşte bu yüzden Nişancı’ya, Sofular’a uzanırdı ya… Hatta bir gün:


-Bakasın efendi, dedim. Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek, inan cenazen kalacak ortada…


-Doğru, öyle ya?..


-Kimseye zahmetim olmasın, deyip mezarını kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim, iş mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?


-Peki o ne dedi?


-Önce uzun uzun güldü, sonra:


-Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?

1 Aralık 2009 Salı

Güneşe Mektup..


Uzun zaman önce bir ülke varmış refah içinde yaşayan. Ülkenin refah içerisinde yaşamasının sebebi iyi yürekli, dürüst kralı imiş...



Kral zaman zaman tebdili kıyafet ülkeyi dolaşır, halkının dertlerini dinler, sorunlara çözüm bulurmuş...


Gene böyle bir günde kral dolaşırken, yolu dağ başında bir göl kenarına düşmüş. Gölün kenarında ki ağacın dibine çökmüş aksakallı bir dede, bir elinde bir kese, diğerinde bir kese. Birinden bir taş alıp, diğerinden aldığı taşa bağlayıp göle atıyormuş...

Bu işe epey bir süre devam etmiş ve nihayet bittiğinde, dede yoluna gitmek üzere ayağa kalkmış ve kralla göz göze gelmiş. Kral dedeye sormuş dede bütün bir gün seni izledim, sen ne iş yaparsın anlayamadım demiş. Dede kralın sorusunu söyle cevaplamış :

- "Oğlum ben insanların kaderlerini birbirine bağlarım "

- "Peki en son kimin kaderini birbirine bağladın "


Kralın güzel kızı ile uşağı Ahmet’in kaderini bağladım demiş aksakallı dede..


Kral bu cevabı alınca dünyası kararmış. Bir yanda güzeller güzeli apak biricik kızı, ülkenin prensesi, diğer yanda olmamış oğlu kadar sevdigi zenci uşağı Ahmet. Ne yaparım, nasıl ederde Ahmet’e bir zarar vermeden bu kaderi bozarım diye düşünerek sarayın yolunu tutmuş...


Saraya gidince hemen sevgili uşağı Ahmet’i huzuruna çağırmış ve ona oğlum Ahmet sana bir mektup vereceğim, bu mektubu alacak ve Güneş’e götüreceksin demiş...


Krala sorgu sual edilmez. Biçare Ahmet mektubu ve yolluğunu alarak düşmüş bilinmez yollara. Düşmüş ki ne düşmek. Babası kadar sevdiği Kralı ona bir görev vermiş ve o bu görevi yerine getirmeli, ama nasıl? Günlerce dere tepe demeden yol gitmiş. Nihayet yorgunluktan bitkin halde iken gördüğü bir ulu ağacın gölgesinde dinlenmeye karar vermiş ve uykuya dalmış. Uyandığında bir de ne görsün… Agacın az ötesinde bir göl… o göl ki üzerine güneşin aksi vurmuş…

Kralımın dediği Güneş bu olsa gerek diyerek, üzerinde sadece külotu kalıncaya kadar soyunarak atmış kendini göle. Dibe doğru yüzmüş, yüzmüş, yüzmüş…. Taa dipte, güneşin aksinin tükendiği yerde bir de ne görsün….Şahane bir hazine sandığı… almış sandığı çıkmış yüzeye…çıkmış ama, Ahmet artık zenci değil bembeyaz bir Ahmet…

Sadece külotunun olduğu bölge eski rengini taşıyor. Var bu işte bir hikmet demiş ve açmış sandığı. Sandık gerçek bir hazine sandığı, içinde bin bir türlü mücevherat ile birlikte üzerinde Güneş’ten Krala yazan bir zarf. Ahmet ne yapacağını bilemez hale gelmiş bir anda. Yeni rengi ve yaşadıkları ile ülkesine dönünce kimsenin kendisine inanmayacağını düşünerek, ülkesine zengin bir tüccar kimliği ile dönme kararı almış. Dönünce ülkesine, düşleri bir bir gerçekleşmiş Ahmet’in…

Ülkesinin bu yeni dürüst ve yakışıklı tüccarı ile güzeller güzeli kızını evlendirmeye karar verince Kral, dünyalar Ahmet’in olmuş. Kral vermiş vermesine kızını zengin tüccara ama aklıda bir yandan oğlu gibi sevdiği ve hiç bir haber alamadığı uşağı Ahmet de imiş...

Gel zaman git zaman damadı ile birlikte bir ziyafet yemeğinde iken yere düşen bir çatalı almak için eğilince Ahmet, şalvarının kenarından kaba eti gözükmüş… Bunu gören Kral gözlerine inanamamış. Yemek bitip de odasına çekilecek iken herkes, koridorun sonuna ilerleyen damadının arkasından seslenivermiş Kral ; Ahmet!…diye

Ahmet seneler sonra duyunca gerçek adını, gayri ihtiyari kendisine seslenen Krala dönüvermiş ve neler oluyor Ahmet, evladım anlat başından geçenleri bana diyen kralına bütün olanları bir bir anlatmış…


Bunun üzerine Kral peki Güneş bana bir şey göndermedi mi? diye sorunca da hemen odasına koşarak, sandıktan çıkan mektubu almış ve Krala vermiş, mektupta şu satırlar yer alıyormuş…

güneşe yazı yazılmaz....yazılan yazı ise bozulmaz....!

18 Kasım 2009 Çarşamba

gelip,geçti..


beni valizimle bırakıp giderlerken görüpde üzülmeyeyim diye gözyaşlarını sakladılar..


bilmediğim o soğuk kapıdan içeri girdiğimde onsekiz yaşını doldurmak üzere yeni bir hayata adım atıyorken,ürkek,korkak bir çocuğun hüznü ve merakı içerisinde adımlarımı sessizce ve çekinerek attım..bilmediğim bir dünyanın misafiri olarak askeriyenin nizamiyesinden girer gibi girdim..önce kaydımı yaptılar sicilimi yokladılar..ben olandan bitenden bi haber çocuk..karşımdakinin sert ve soğuk kelimeleri içerisinde boğulup kaldım..elime pembe çiçekleri olan çarşafı,aynı desende yastığımı,ince yeşil battaniyemi ardından öksüz dilimi yorganımı uzattılar..artık zimmetindeydim tüm bu çerçevenin..numaramı verdiler ve git dediler..görmediğim basamaklara bakarken,üşüyordum..numaraları yazılı odalardan geçerken,çığlıklar,alkışlar,şarkılar ve gürültüler dolu show dünyasına girdiğimi çok sonradan anladım..koyu haki boyalı ranzanın numarası elimdekine uyuyordu..ama ben altı kişilik değil tam yirmisekiz kişilik bir koğuşa girmiştim..dolabım dışarıda,banyom yerin dört kat altında,mutfağım dolapsız,buz gibi ve alabildiğine büyüktü..pencereden dışarı baktığımda karşıma uçsuz bucaksız sonbahardan kalma yeşili tüketmiş boş bir arazi çıktı. annem ve babama bakarken,onlar çoktan beni yapayalnız bırakmıştı..peki ben neden ağlıyordum? beş yaşında sokakta kaybolmuş bir çocuktum..ilk terkediliş,ilk yalnızlık ve çaresizlik..


çamaşır yıkamasını,yatağımı toplamayı,aç kalmayı hiç bilmedim..bana verilenleri teker teker dizdim ranzama,düzgün olmasada ben alt katında kalacaktım ve bu iyi bir şeydi,düşme korkum olmayacaktı..insanlardan korkuyordum,çünkü konuşmasını bilmiyordum onlar tecrübeyi master yapmışken..uzun dalgalı saçlı,beyaz tenli,kırmızı yanaklı genç kız görünümlü çocuk tek başına ayakları üzerinde durmalıydı..kızlar yurdu çok renkli bir o kadar ürkütücü gelsede...


yıllar sonra.........................................bu gece 24 numaralı odamı çok özlediğimi hissediyorum..orada bıraktığım çocuk geri bana döner mi diye düşündüğüm zamanlar,istemesem bile yanaklarımdan bir damla yaş süzülmesine neden oluyor..halan yitirmediğim özelliğim anahtar kaybedip,tekrar bulsamda,dolap açık olunca,nasrettin hocanın türbesi misali..gitmeyen şey kalmadı bende..ilk sigaramı orada içtiğimi ve içtiğim gün başımın dönmesiyle merdivenlerden aşşağıya paldır küldür yuvarlandığımı :) yediğimiz yemeklerin içerisinde erkekler yurdundan geldiği için şap olduğunu,şaptan öte,saman gibi tadı tuzu olmayan yemeklerin içinde envai çeşit hayvanat olduğunu ve onları açlığı bastırmak için bilmeden yediğimi çok sonradan öğrendim..burası annemin evi değildi..hayat bana ilk ismi çoktan o büyük evde vermişti...yokluk,açlık,parasızlık...ve adım külkedisi..pamuk prensesler,rapunzeller de vardı..leylalar ve piraylerde..her biri kendi namıyla büyüktü ve her biri bir masal kahramanıydı..öğretmenim boşuna vermemişti bana külkedisinin masal kitabını..ardından gelen tüm bu zorlukların içerisinde eğlenmeyi,gülmeyi öğrenişimi..sıcak su anonsunu hazır vaziyet bekleyip,anonsun hemen ardından şakır şakır aşşağıya koşturan terlik seslerini..beş kurnada banyo yapan ikiyüz kızın gülünecek komedi hallerini..on dakika içerisinde yapılacak banyonun ardından onbeşgün beklediğimiz sıcak su hasretini..tuvaletlerde lavabo üzerinde saçlarımızı yıkayışlarımızı,aynı yerde çamaşır yıkayışlarımızı ve yine aynı yerde haftalarca sıcak su gelmediği için kahve potlarında ısıtılmış sularla kızların banyo yapışlarını..rezilliğin içinde bulmuştuk mutluluğu..bu oyun değil gerçekten mutluluktu..bir domatesin altıya bölünüp payına düşen bir dilimin o unutulmayan tadını..ve kırmızı teypten gelen zeki müren,levent yüksel,ahmet kaya,ozan arif sesleri içerisinde kupalara doldurduğumuz,türk kahvesi eşliğinde bir dolu pijamalı kızların yükselen karınca seslerini..hayat ne kadar zorken güzelmiş :) özlüyorum..her yurdun cin çağırma seanslarını..yoo hayır benim cinim ordan gelmiyor..yurda giren erkek görevli olunca -destuuuuuurrr erkeeeeekkk vaaaaaarrr seslerini :) o zamanlar olmayan cep telefonları,varken ahizeli santrallerin içerisinde düşerse hat eğer,yapılan anonsları..


-kül kedisiiiiiii kül kedisiiiiii telefonunuz var lütfen telefonaaaaaa.... :) alice harikalar diyarında...şimdi herşey elimin altında..şimdi istediğim herşeyi alabiliyorum..şimdi o sıkıntıları geride bırakalı yıllar oldu..neden özlüyorum bilmiyorum..şartların zorluğumu,yokluk mu nedennn ?? kimi zaman penceremden dışarı baktığımda o ilk terk ediliş aklıma geliyor..ve gerilerden gelen o şarkı...kalbe dolan o ilk bakış,unutulmaz,unutulmaz,sevda ile ilk uyanış unutulmaz..unutulmaz...unutamıyorum..