20 Ocak 2010 Çarşamba

ÇOK İLGİNÇ BİR AŞK MASALI BÖLÜM 1-MUSTAFA KEMAL VE LATİFE


Esrarengiz kadın, kendinden çok emin bir tavırla adeta emreder gibi konuştu Mustafa Kemal Paşa ile: Sizi köşküme götüreceğim. Oraya yerleşeceksiniz. Yunan'ın ateşe verdiği İzmir'i buğulu gözlerle izleyen Gazi Mustafa Kemal, bir erkek sesiyle irkildi: Bir bayan geldi efendim, sizi görmek istiyor.




Anadolu'dan kaçan Yunan'ın ateşe verdiği İzmir'i saran dumanı büyük bir hüzün ve endişeyle izleyen Gazi Mustafa Kemal, duyduğu bir erkek sesiyle irkilir.

-Bir bayan ve limandan gelen kurye dışarıda bekliyor efendim

- Kadın ne istiyor?

- Söylemiyor.

- Kadını gönderin gitsin, kurye gelsin, lambayı da yak!

Mustafa Kemal lambayı yazı masasının ucuna koydu ve sabırsız bir tavırla sordu:

- Kurye nerede?

- Hemen içeri gönderiyorum. Birkaç saniye sonra, kurye yazı masası önüne geldi.

- Paşam limanda katliam sürüyor. Masanın üzerine çok şiddetli bir yumruk indi.



KOVALAYIN GİTSİNLER

- Başkomutanım, ben her emrinizi yerine ulaştırdım.

- Sonra?

- İnsanların gözü bir şey görmüyor. Onları durdurmak mümkün değil!

- Sahilde hâlâ çok Yunan var mı?

- Pek çoğu kaçtı. Limanda hâlen bir iki gemi var, efendim.

- Kalanları gemilere kovalayın gitsinler!

- Ama, Başkomutanım kovalanacak kimse yok!

- Neden?

- Ya öldüler veya ölmek üzereler... Mustafa Kemal ayağa kalktı. Solgun iki dudağı sert bir şekilde kapandı.

- Gavur İzmir hâlâ yanıyor mu?

- Hâlâ yanıyor.

- Geri git söyle, iki bölük asker ateşi söndürmeye gitsin.

- Başüstüne komutanım!

- Git Fevzi Paşa'yı buraya gönder.

- Başüstüne!

Mustafa Kemal yalnız kaldı. Yazı masası üzerinde bulunan rakı şişesinden bir bardağa rakı doldurdu ve içti. Sert çizgili yüzü, her içki içişten sonra lamba aydınlığında hareketsiz kalıyordu. Fevzi Paşa bu sırada odaya girdi.

- Dışarıdaki kadın çok güzel paşam!

- Geri göndermediniz mi?

- Geri gitmek istemiyor.



KADIN BEKLEMESİN BENİ'

- Kadın Yunanlı mı? Herhalde yalvarmaya gelmiştir değil mi?

- Hayır Türk.

- İlgilendirmez. Şu yangının son bulması ilgilendiriyor beni.

- Ve daha sonra?

- Yunanlılar şimdi Trakya'ya kaçtılar, peşlerinden gitmek lazım! Yakından takip ederek, onları Atina'ya kadar süreriz.

- Fakat Başkomutanım orada müttefiklerin orduları var. Orası tarafsız bölge.

- İlgilendirmez! Tarafsız bölge olmuş, yakın takibe almışız, almamışız önemli değil. Biz yaşamak istiyoruz.

- Sabah hareket ederiz efendim.

- Askerlere şunları söyleyiniz; Afyonkarahisar'da onlara şu hedefi vermiştim. "Hedefiniz Akdeniz'dir ileri"; şimdi ise "Hedefiniz İstanbul'dur ileri!"

Bir süre sessizlikten sonra, derinliğine büyüyen alevlerin gölgeleri odaya yayıldığı sırada, kapı açıldı ve biri içeri girdi. Kim olduğunu görmek mümkün değildi. Gazi Mustafa Kemal sert bir sesle sordu.

- Kim o?



ELLERİ KAR GİBİ BEYAZDI

Karanlıklar arasından derinlerden gelen ince bir kadın sesi duyuldu.

- Affedersiniz!..

Başkan kendiliğinden, lambanın fitilini çevirdi. Fitilin ucundaki alev çoğaldı ve oda aydınlanarak sessiz duran kadının yüzünü aydınlattı. Kadın, bir adımını ileri atarak yazı masasının önüne geldi ve bir elini, masa üzerindeki, haritanın sarkan bir köşesine koydu. Eli, sanki Erzurum dağlarının karı gibi öylesine beyazdı. Kahverengi gözleri vardı ve ışık, siyah bir eşarp ile sarılı başını biraz aydınlatıyordu.

- Ben Gazi Hazretler'ini arıyorum.

Başkan ayağa kalktı.

- Benim.

Kadın başını eğdi.

- Biliyorum.

- Siz kimsiniz?

- Ben Latife Hanım.

- Memnun oldum. Nasıl buraya gelip içeri girdiniz?



SİZİ GÖTÜRMEYE GELDİM'

- Sizin emireriniz dışarıda uyuya kalmıştı, ben de fırsatı kaçırmadım. Kısa bir sessizlikten sonra Mustafa Kemal, kamçı gibi şakırdayan sabırsız ve karşı koyulması imkansız bir ses tonu ile sordu.

- Ne istiyorsunuz? Kadın kendini beğenmiş bir tavırla cevap verdi.

- Evimi emrinize tahsis etmek istiyorum. Şehrin öte yanında deniz kenarında bir köşküm var. Annem, babam Fransa'da olduklarından dolayı çok boş odamız bulunuyor. Siz oraya yerleşeceksiniz...

Sanki emir verir gibi konuşarak etrafına bakındı ve şöyle devam etti:

- Bu yerde daha fazla kalamazsınız! Mustafa Kemal yeniden lambanın fitilini çevirdi ve yükselen lamba ışığı birkaç saniye içinde kızın yüzüne vurdu. İkisi arasındaki sessizliği sahilden gelen çığlık ve iki tüfek atışı bozdu. Başkan, beklenenden daha sakin ve daha ilgili bir ses tonu ile sordu:

- Küçük hanım siz gerçekten kimsiniz?

- Hakkınız var, benim kim olduğumu bilmek istersiniz. Bir casus veya serüven peşinde koşan biri miyim? Belki bir suikastçı da olabilirim.

- Eğer sonuncusu ise o zaman dikkatini çekerim, tabancanı başıma çevir, çünkü göğsümde çelik yelek var.

- Bir tüccarın kızı olarak yurdu kurtaran size, bir konaklama yerini ve aynı zamanda düzgün bir menü ile gıdanızın karşılanmasını ve uşaklık hizmetlerini sunmak istiyorum. Şunu arzu etmekteyim; şehrin ortasında bu çok pis ve gürültülü konut yerine, karargahınızı öyle bir mahalde kurunuz ki, dinlenmeniz mümkün olsun, sinirleriniz yatışsın. İstediklerim bunlardır. Yine bir sessizlik oldu. Çöken evlerin kirişlerinin çatlayıp, kırılmalarının çıkardığı sesler net olarak işitiliyordu. Duman, alkol, gazlambasından çıkan ve rutubetli duvarın buharla birlikte odaya yayılan kokusu arasında, kızın sesi çınlar gibi oldu.



KOCA KÖŞKTE YALNIZIM'

- Kim olduğumu söylersem, herhalde bana daha inanacaksınız. Afyonkarahisar'da düşmanın yarılmasından iki hafta önce dış ülkeden İzmir'e döndüm. Ailemle birlikte yaz aylarını Biaritz'de geçirdim. Onlar, henüz oradalar ve eylül başında dönmeyi düşünüyorlardı. Fakat, ordumuzun şanlı zaferinin kazanılması, Yunanlılar'ın kaçışı ve yangın nedeni ile yurda dönmediler. Ben de köşkte yalnız kaldım. Siz Afyonkarahisar'da taarruza geçtikten sonra İzmir'de korkunç günler yaşamaya başlandı. Evlerin aranması, tutuklamalar, sıradan kurşuna dizmeler, idamlar, her dakikada bir tutuklamalar çok sık olaylardı. Köşkten dışarı çıkmadım. Herkesten kopmuş, kocaman bir evde yapayalnız kalmış olmayı ve etrafta korkunç olayların egemen olduğu olayların süregeldiğini düşünün...



DAHA ÇABUK GELİRDİM'

- Bilseydim daha çabuk gelirdim küçükhanım...

- Yunan kumandan Hacınesti her Türk gibi beni de casuslukla suçladı. Köşke giren ve köşkten çıkan herkesin üstünü aradılar. Her gün, beni ne zaman götürüp kafama bir kurşun sıkacaklar diyerek korku içinde bekledim. Onlar için bir Türk kadınının başının kıymeti mi vardı?

- Belki sizinkinin bir kıymeti vardı küçükhanım.

14 Ocak 2010 Perşembe

Bu İlk Etkinliğimiz :)




Heyooo..dostlar arkadaşlar size ilkkez bir etkinlikden söz edeceğim..İşyerinde biz beşi bir yerde mavi nazar boncuklarıyız :) İmece usülü neler yaptık..Herbirimizin el emeği var bu işlerde ve yaparkende çok mutlu olduk..bundan sonrada böyle etkinliklere devam edeceğimizin kararını aldık..Ben buradan Sevgili arkadaşlarım Pelin,Handan,Derya ve İlknur'a sevgilerimi gönderiyorum :)
işte ilk etkinlik BEBEK BEZİNDEN PASTA :) hııı ne dediniz..bebek bezinden pasta mı olurmuş dediniz duyduuuuummm..olur tabiii...olmaz mı..hadi görelim ..Yeni doğum yapmış,yada yapacak olan hanım arkadaşlarımıza verilebilecek en güzel hediyelerden biri..Çok tatlı duruyor değil mi :) Unutmadan bu bebek bezi pastamız dünyaya gelmek üzere beklenilen Burcu'nun bebişi için..Güle güle kullansınlar,hayırlı doğumlar olsun inşallah..















2.Etkinliğimiz bunu bu gün yaptık..Keçe'den Bardak Altlığı..Zaman nasıl geçti anlamadık bile..acaip keyif verdi hepimize..Kalıpları çıkarmak için biraz debelensekde nihayet ortaya bir dolu kalıp çıktı..ee bir elin nesi var 5 elin bayağı sesi varmış..emeklerinize sağlık kızlar :) süperdik..
    








Veee sonuncusu  Sevgili Handan'ın Saksıdan Pastası..bu hepimize çok hoş bir sürpriz oldu..İlkkez gördük ve çok şaşırdık..hepimiz öğlen yemeğinde saksıların içindekileri yerken gülümsüyorduk..biz toprak niyetine pastamızı afiyetle yerken içeri giren biri olmadı..yoksa kafası karışacaktı eminim :) toprak yiyen beş kız :))) .ama inanın nefisti..saksıya göre keki kalıpla kesmiş içine yerleştirmiş,üstüne puding onun üzerine yine kek bir kat üstüne meyve çeşitleri ve tekrar üzerine puding kek derken en üst kısmına toprak görüntüsü vermesi açısından keki minik parçalara bölüp üzerine yaymış..tam orta yerine plastikten lale çiçeğini hijyen açısındanda çiçeğin alt kısıma pipeti sıkıştırmış böylece saksının orta yerine yerleştirince ortaya çok farklı, çok hoş, şaşırtıcı saksı pasta çıkıvermiş..sürpriz olsun diye bize yapılışını göstermedi ama tarifini severek verdi..bizlerde severek yedik..Ellerine sağlık arkadaşım..çok çok güzeldi..




DOSTLUK BİLDİRİMİ


Beni bir kez daha onurlandıran sevgili blog dostum :) BÜLBÜLÜM'e http://bulbulunyeri.blogspot.com/ çok teşekkür ediyorum..Yüreğinin güzelliğini,sevgisini bende yürekden hissederek,seve seve kabul ediyor,dostluğumuzun ebedi olarak kalmasını istiyorum..Sevgili Nurşeni görmek istediğim gibi inşallah birgün Birgül'ümü de görebilme ve oturup sohbet edebilme imkanına sahip olurum dilerim..İnsan isterse görmeden de sevgi bağı kurabilirmiş işte bu en güzel kanıtı..Onur duydum sevgili Bülbülüm..gerçekten çok duygulandım.Sana buradan kocaman SEVGİLERİMİ gönderiyorum :)
Dostluk...Evet bu çok özel ve önemli bir kavram.. seni seviyorum gibi özel bir cümle..her zaman kullanmadığın ama her zaman seninle birlikte olan özel bir duygu..bu duygunun içine herkez giremiyor,her insanla iletişim bağını kuramıyorsun..kursan bile anlaşılabilmek zor olabiliyor..hayat şartları gibi insanoğlu da her geçen gün biraz daha robotlaşıyor,bencilleşebiliyor,umursamıyor,ve ötesi sevgi'yi,dayanışmayı,dinlemeyi yavaş yavaş unutuyoruz..bazen neler oluyor neden herşey bu kadar hızlı ilerliyor ve bizler geriye doğru gidiyoruz diye düşündüğüm oluyor..işte o zaman baktıkça çevreye üzülüyorum..cevap olarak güven yoksunluğu ve bencillik diyorum kendimce..galiba kendimizi korumak adına bu şartlarda bu böyle olmakda zorunda..maalesef..
Bende bu anlamlı  ödülümü tüm blogspot ve blogcu arkadaşlarıma ve parmakla sayılı olan yıllardır bağımızı kardeşlikden öte kurduğumuz dostlarıma hediye ediyorum :) Hepinizi ÇOK SEVİYORUM..

10 Ocak 2010 Pazar

GÜNEŞ IŞIĞI ÖDÜLÜ



Sevgili blog dostlarımdan çok sevdiğim BÜLBÜL'ÜM :)
http://bulbulunyeri.blogspot.com

Blogumu Güneş Işığı Ödülüne layık görmüş..Layık olabiliyorsam ne mutlu bana..
Daha öncede belirtmiştim..çoğu blog arkadaşlarımızla yüz yüze bir araya gelememiş olsak bile, yüreklerimizin içindeki o güzel düşünceleri bloglarımızda paylaşmak, sanalda olsa bir araya gelip konuşabilmek,tanışabilmek çok güzel bir duygu..ayrıca özellikle yemek grubunda olan arkadaşlarımın yapmış olduğu etkinliklere hayran olmamak elde değil..gıpta ediyorum ve hepinizi yürekten kutluyorum..
Bu sayede sizinle yine çok sevdiğim blog kardeşim http://nurtaneleri.blogcu.com 'in aylarca önce benimle paylaştığı bir fikri bende sizlerle paylaşmak istiyorum..sevgili nur taneleri kardeşim bana haftada veya ayda bir kere de olsa bloglar'da kitap okuma etkinliği başlatma fikri sunmuş,her blogu ziyaret edip okuduğu kitabı bizlerle paylaşması ve bizlerinde fikir ve düşüncelerini yazıp dostluk ve arkadaşlıklarımızı pekiştirme düşüncesini dile getirmişti..bende bu fikrini çok beğendiğimi şimdi fırsat bularak değinmek istiyor,kendisine bu güzel düşünceleri doğrultusunda destek veriyorum..Acaba sizlerinde bu yönde fikirleri ne olur açıkcası öğrenmeyi isterim..
Canım arkadaşım sevgili Bülbülümün hediyesini büyük bir mutlulukla kabul ediyor,can-ı gönülden ona sevgilerimi gönderiyorum..Blogu ve kendisi her zaman bizlerle birlikte olsun..Teşekkür ediyorum bülbülüm :) iyiki varsın..bende bu ödülü :

http://nurtaneleri.blogcu.com     kuran'ı kerim'i dinlemek huzur veriyor..

http://berceste06.blogcu.com     yüreğini öyle güzel dile getiriyorki o ve 8.harikası

http://nursen-yemek.blogspot.com    benim burçdaş arkadaşım..

http://iismaill.blogcu.com              kaptan-ı derya..üstadım..

http://nilss.blogcu.com                ilginç düşünceleri ve paylaşımlarıyla sevgi dolu bir arkadaşım

http://ekolmany.blogcu.com   her çeşidi barındırıyor,özellikle bitkisel ve sağlıkla ilgili olan bilgiler..

http://serpilobakizi.blogcu.com   nedense yörük kızları aklıma geliyor hep :) ama o oba kızı

http://ehlikeyf.blogcu.com     ekoseli blogun kraliçesi :)

http://fisunlahersey.blogspot.com   çok becerikli bir arkadaş..yeni tanıştık..

http://yemekkahvekokusu.blogcu.com   bana keyifli sohbetleri anımsatıyor

http://kopuklukahvemolasi.blogcu.com   hiç dayanamam türk kahvesine..günde iki kez :)

http://maktürk52.blogcu.com    çok değerli öğretmenimiz..

http://fikrasevenlere.blogspot.com   her zaman gülüyorum :)

http://muazzezv.blogcu.com   şablon üstadı..severek takib ediyorum

Arkadaşlarıma hediye etmek istiyorum..Gönlünüzün güneşi ve yansıttığınız o sıcacık ışıklar her zaman mutluluk getirsin sizlere ve bizlere..sevgilerimle..

6 Ocak 2010 Çarşamba

Aşk'ın Tarifi..



AŞK'ın tarifini yüzyıllar boyunca insanlar kendi dillerince,yüreklerince farklı anlatımlarla adlandırmışlar,yaşadıklarına isim verip sözlerini dillerden dillere dolaştırıp ünlü aşk sözleri altında toplamışlar..kimileri fasulyeye, kimileri çiçeklere, kimileri uçup giden bir kelebeğe benzetmiş..bu gibi benzetmeler çoğalıp gitmiş..günlerdir aklımda farklı konular vardı fakat bir türlü bir araya getirip toparlayamadım..
Eskiden beri tanıdığım bir büyüğümle iş yerinde yıllar önce kısa bir sohbet etme imkanı buldum..Yaşına göre oldukça bakımlı,güzel ve karizmatik olan bu hanımefendinin yüzündeki o farklı bakışı hiç bir zaman unutamayacağım..Bir gün yanıma gelip,iki dakika dinlenmek istediğini söyleyince hemen bir sandalye getirdim,bir bardak su ricasına karşılık o çok sevdiğim türk kahvesi eşliğinde standart sağdan soldan sohbete başlamış olduk..Bir ara konu sevgiye geldi..ve işte o zaman başladı Aşk'ın hikayesi..
-biz Cumhurla tanıştığımızda çok gençtik..aynı yerde oturuyorduk ve ailelerimiz birbirini tanıyordu..Deli gibi birbirimizi seviyorduk..fakat ben henüz 17 cumhur da 23 yaşındaydı..bir gün o işe girdi ve bir süre sonra tayini çıktı..buna öyle çok üzülmüştümki..birbirimizi göremeyeceğiz diye üzüntümden hızla kilo vermeye başladım..fakat kader böyle olmasını istemiş olmalı ki..ne tesadüfdür bir kaç yıl sonra bende onunla aynı işe girdim ve benimde tayinim çok başka bir yere çıktı..ikimizde farklı yerlerdeydik ama birbirimizin haberlerini alıyorduk..Önce evlenen ben oldum..Ailem benim daha ne kadar beklemem gerektiğini her sorduğunda aklıma o geliyordu ve susuyordum..hemen arkamdan cumhur evlendi..her ikimizde mantık evliliği yapmıştık..evet başlangıçta istemiştik ama daha sonra bunun ne denli bir hata olduğunu çok sonra idrak ettik..her ikimizinde çocukları oldu..Yıllar içinde garip tesadüfler bizi farkında olmadan aynı yerlerde bir araya getirmiş olsada birbirimizin yüzünü hiç göremedik..ya ben geldiğimde cumhur gitmiş oluyordu,yada ben gittiğimde o geliyordu aynı mekanlara..Bu böylece yıllarca devam etmiş tabi biz bunu çok sonradan konuştuğumuzda anlıyorduk..Ve bir gün kader bizi aynı iş yerinde bir araya getirdi..O anı hiç bir zaman unutmayacağım..Cumhurla ilk kez karşılaşmamız ve o ilk bakışlar neredeyse kalbimin durmasına neden olacaktı..Bir süre sonra oturup sohbet etmek istedi benimle..aynı şeyi bende çok istedim..ve konuştuk..Eşini bir süre sonra hastalık nedeniyle kaybetmişti..çocuklar büyümüş kendi yollarını çizmeye başlamışlardı..ve o dönemde bende eşimden ayrılmıştım,çünkü hiç bir zaman anlaşamamıştık..benim çocuklarımda tıpkı onun çocukları gibi yollarını çizmeye başlamışlar ve bende artık biraz daha rahat etmiştim..Bir kaç görüşmenin ardından bir gün her ikimizde birbirimize hala aşık olduğumuzu anladık..Kısa bir süre sonrada evlendik..yaşlarımız hayli ilerlemiş olsada, içimizdeki o aşkın bağı hala gencecik ve tertemiz  saklı duruyordu..Ellili yaşların içerisinde genç aşıklar gibi biz her gün dışarı adımımızı attığımız andan itibaren ellerimizi hiç bırakmadık..Ne sözler tükendi..ne gönüllerimiz..Allah bizi birbirimize yıllar sonra kavuşturdu.Onu çok sevdim..hala da çok seviyorum..O da beni çok sevdi..ve hala da çok seviyor biliyorum..Dünyaya bir daha gelsem ondan başkasını asla sevmem..çünkü sevmedim..Aşk böyle bir şey..Doyamadan yaşanan tarifi çok zor ama bir o kadar harika bir duygu..
Cumhur bey bir süre sonra vefat etmişti....Ama eşinin ona olan aşkı hiç tükenmemiş olmalı ki..bu aşkın hikayesini bana anlatırken gözlerindeki yaşı,ona olan sevgisini ve özlemini anlamamak,duygulanmamak elimde değildi..
Hayatta karşımıza çıkan her türlü zorluklar bizim görmemiz gereken sınavlar..Aşk'a verilmiş bir emeğin örneğini aktarmak istedim..Özveriyle,sabırla elde edilen herşey çok kıymetlidir..bu her ne olursa olsun..Ördüğün bir kazak,el emeğiyle yapılmış tahtadan bir masa,düşünülerek ortaya çıkan her ürün çok değerlidir..belki kıyaslaması farklı olsada AŞK' da emek ister..sabır ister..yürek ister..dayanışma ister..
Benimde bir emeğim var..nakış nakış işliyorum onu her gördüğüm an..onu her an görmek beni hiç bir zaman yormadı..onu'da..Önümüze çıkan her engeli birer birer aştık..Ellerimizi hiç bırakmadan..Yüzümüzden tebessümlerimiz hiç eksik olmadı..Yıllar önce yol ortasında hissettiğim yalnızlığımın acısını aklıma getirdiğimde; ümidimi bana kaybettirip çok sonradan karşıma çıkaran Rabbime şükrediyorum..Aşk'ın ne anlama geldiğini ilkkez hissedebildiğim için..bütün işlerimin arasında onu düşündükçe gülümsediğim için..ve rengi olmayan dünyama yeşili,beyazı,maviyi katıp renklendirdiği için..Biz üzüntünün içinde bile mutluluğu bulup,gözlerimizdeki o sevinci hiç yitirmedik..Emek veriyoruz..içinde..saygı olan..sevgi olan,dayanılacak bir omuz bulduğumuz mucize bir AŞK'ı yaşıyoruz..Onur duyuyorum..Gurur duyuyorum..Böylesine değerli,cesur,tertemiz bir yüreği sevmek emeklerin en güzeli..Bundan sonrada çıkabilecek her güçlüğe karşı direnip,yüreklerimizi asla farklı yerlere savurmayacağız..Mutluluk bu olsa gerek..Aşk; içimizde, yüreğimizin en güzel yerinde hayallerini kurduğumuz bir masal bana göre..Ve bu masal hayatımda görebileceğim, hissedebileceğim, yaşayabileceğim en değerli hazinem..ve ben o hazineyi çok ama çok seviyorum..Benim tarifim bu..